bugün

entry'ler (1582)

sihirli annem

(#11396644) yıllar sonra yine dayanamadım. en çok beğenilen entry'min sahibesi bu başlığa geldim.

exxen'deki yeni versiyonunu izledim, bir de üzerine hafif eleştirmeli, hafif karşılaştırmalı videosunu çektim. acun abi gerçekten melisa için diziye iyi emek vermiş ama tabii ki bazı noktalara ister istemez takıldım. --> https://youtu.be/-LEptYCeFjA

old tayfaya selam olsun.

uludağ modern

bir süreler çok uğrar ederdim, güzel zaman geçirirdim. özellikle 2010 yılı olsa gerek. sanırım orada aktif olan arkadaşlardan kimseyle tanışmak kısmet olmadı. selam olsun. sanırım bitmesinin sebebi hem o aktif tayfanın gitmesi hem de entry'lerin tekdüzeleşmesi.

edit: 2011 sonu, 2012 başı imiş aktifliğim.

felipe melo nun yediği sarı kart

arkadaşlar... ben futbol konusunda sözlüğe yazmayı sevmiyorum. ancak bu sarı kart, iki kişi tarafından da hak edildi.

öncelikle volkanın sevinç gösterisini melonun bu kadar gözüne sokması yanlış. bununla beraber volkanın arkasından geldiğini gören melonun bir omuz hamlesiyle volkanı durdurmaya çalışması da yanlış.

yani özetlersek siktiğimin bir süper kupa maçında bile rahat durmayan bu yavşak oyuncular yüzünden türkiyede futbol izlemekten konuşmaktan sıkıldım arkadaşlar. volkan da melo da uluslararası arenada kaç tane maça çıkmış oyuncular ama profesyonellikten gram eser yok. tribün desen rengarenk maşallah. buradan ayrıca o tüpçünün de, aziz yıldırımın da, ünal aysalın da amk.

el birliğiyle ülke futbolunun içine ettiniz. gerilimden, nefret politikasından beslenip yayıncı kuruluşa para yedirmekten başka ne işe yarıyorsunuz anlamıyorum.

yeri burası değil ama çıldırdım be. beni bile çıldırttınız amın oğlu estebanlar. siktirip gidiyorum şimdi, yiyin birbirinizi.

2014 brezilya dünya kupası

katılmadığımız için şükrettiğim turnava.

niye lan göt dediğinizi duyar gibiyim. efendim şimdi shakira ablamız turnuva için güzel bir şarkı --> http://www.youtube.com/watch?v=7-7knsP2n5w söylemiş.

klipte ise kimi ülkenin bayrağı şorta konulmuş, kimisi bikiniye, kimisi de yüzlere...

şimdi klibin 56. saniyesindeki bayrak yerine türk bayrağını koyun. bunun tüm dünyada izlediğini hesaba katın. türk bayrağı nasıl şortun orasına koyulur diye çıkacak curcunayı hayal edin... **

ygs

(bkz: 23 mart 2014 ygs sınavı)

richie pich

sözlükçe akrabamız. büyük büyük dedemiz zamanında çok çalışkanmış(!)

guns and roses deyince akla gelenler

belediyenin gnr t-shirt'ü dağıtması.

edit: aaa dağıtmıyormuş...

smileyi küçük d ile yapmayı tercih edenler

zevk meselesi. saygı duymak gerekir gençler...*

sözlük yazarlarının itirafları

twitter' a yazsam olmaz, facebook desen gereksiz insanlar var, arkadaşlarıma söylesem yanlış anlarlar. ama içimi dökmeliyim!

arkadaşlar ben çok mutluyum! çünkü -kendi salaklığım yüzümden kaybettiğim- bir arkadaşımı yeniden kazanmak üzereyim ve bu olağanüstü şartlar altında gerçekleşiyor! merhaba arkadaşım, hoşgeldin! tekrardan bu saçma hayatıma bir renk kattın!

not: işbu entry' de yazar arkadaşlığın önemine dikkat çekmiştir. art niyet aramayın efenim...

barcelona nın gs bayrağı açması

(bkz: katalonya bayrağı) http://tr.wikipedia.org/w...sya:Flag_of_Catalonia.svg

abdülhamid yahudilere toprak vermedi diye övünmek

yanlış çünkü övünmek değil övmek gerekir.

abdülhamid gibi birçok suikaste maruz kalmış, imparatorluğu yönetirken gerek yurt dışı gerek yurt içi çeşitli sorunlarla boğuşan bir padişahın topraklarının bütünlüğünü (ne kadar tamamı olmasa da) koruması bence takdir edilmeli.

ulu sözlük bu gidiş ile tarih olacaktır

(bkz: dinime küfreden müslüman olsa) (bkz: sözlük formatı)

dexterousus

yazıları takip edilmesi gereken yazar. (bkz: #18416860)

çünkü toplumda artık tabulaşmış, eleştirilere kapalı şeyleri eleştirmeye çalışıyor ve bunu hakaret etmeden yapıyor.

toplumumuzun -veya indirgersek sözlüğümüzün- eleştiren, sorgulayan, farklı açılardan bakabilen bireylere(yazarlara) ihtiyacı var. bu ihtiyaca ilaç olması dileğiyle...

cezmi baskın

cümleyi bağlamdan ayırmamak gerekir. cezmi baskın' ın söylediklerini oturup baştan aşağı dinleyen ve eleştirene saygım sonsuz. ama gelip 2 cümle üzerinden eleştiride bulunmak hatta abartarak hakarete başvurmak abesle iştigal etmektir.

bu yüzden öncelikle eleştirilmeden* iyice dinlenmesi gereken insandır. he sonra söylediklerinin üzerine düşünürsünüz, düşünmezsiniz o ayrı, sizin bileceğiniz iş...

the wave

Almanya'da bir okulda geçen filmde bizdeki kulüp tarzı bir etkinlik yapılıyor ve her sınıfta siyasi terimler(düşünceler, akımlar)(saçma oldu biraz ama tam karşılığını bulamadım) anlatılıyor. Aslında boşroldeki Reiner isimli öğretmenimiz başta anarşizmi istese de başka bir meslektaşı bu görevi aldığı için ona otokrasi kalıyor ve sınıfta başlayan otokrasi eğitimi öğrencilerin anlaması için bir oyuna dönüştürülüyor. Fakat bu oyun daha sonra kontrolden çıkıyor ve okul içinde aşırı bir çeteleşmeye, okula dalga* hareketine katılmayan öğrenci almamaya ve hatta intihara kadar ilerliyor.

Filmde kitlelerin nasıl bir düşünce etrafında kolayca birleşebildikleri, bu birleşme sonucu kendilerini; kendileri gibi olmayan, onlar gibi düşünmeyen kişilerden üstün görmeleri bence sade ve güzel bir şekilde anlatılmış. Ayrıca ekşi' de okurken çok güzel bir tanıma rastladım. Bence cuk oturmuş. "zayıf bireylerin toplumda kabul görme ihtiyaçlarının(t1p7 notu: tim ve marco örnek olabilir), "disiplinle gelen güç" ve ötekileştirme sayesinde nasıl birer silaha ve hatta orduya dönüşebileceğini çok açık bir anlatımla göstermiş bir filmdir ayrıca."

Bununla birlikte filmde ailenin önemine de yer verildiğini düşünüyorum. Karo, Tim ve Marco' nun aile ilişkilerini ve Dalga hareketine karşı duruşları bir arada düşünürseniz ne demek istediğimi anlarsınız. ( Yazar burada filmi izlemeyenlere " izleyin, düşünün" mesajı veriyor. )

Velhasılıkelam, bana kalırsa film içeriği bakımından çok değerli ama kurguda veya nasıl söyleyeyim olayların akışında biraz sıkıntı hissettim, tam adını koyamıyorum. Ama yine de izlenmeli, üzerine düşünülmeli, buralara bir şeyler karalamalı...

once upon a time

an itibariyle farkettiğim üzere dizide gözden kaçırdığımız o kadar karakter ve olan var ki...

--spoiler--

örnek verirsem aurora - maleficent - queen - snow white 4'lüsünün ilişkisini şimdi çözdüm.

aurora --> uyuyan güzel.

maleficent --> onu uyutan kişi ve queen' in kankisi(queen kendisinin tek dostu olduğundan bahseder).

queen --> maleficent' ten uyku büyüsünü alıp snow' u uyuttu. sonra işe yaramayınca uyku büyüsü karşılığında verdiği (şimdi yapmış olduğu ) laneti geri istedi. hatun vermeyince onu canavar yaptı.

snow white --> queen tarafından uyutuldu, olmadı; lanetlendi. sonra kocasının koyduğu paketi almak için kızı maleficent' i gebertti. şimdi aurora ve snow kanki olma yolundalar.

--spoiler--

yani demek istiyorum ki bu kurgu sayesinde kafayı yedim ben arkadaş... şimdi yeni bölümü izleyeyim de yeni şeyler yazayım.*

once upon a time

2. sezona duygu yüklü bölümlerle başlamış ve 2x04 ile olayları çok geniş bir alana yaymış dizidir.

--spoiler--
önce genel bir değerlendirme yapmak istiyorum. 2 sezon itibariyle devreye giren (yok olduğunu bildiğimiz)masal dünyası ile birlikte paralel evren(sanırım doğru kelime bu.) sayısı 3'e çıktı. (gelen uyari uzerine sayiyi 4' e cikartiyorum. neverland' i unutmusum. bakalim uzerine fazla durulacak mi?)

1. storybrook öncesi, karakterlerin tanıtıldığı masal dünyası,
2, emma' nin storybrook' a gelmesiyle birlikte donuk halden çıkan şimdiki zaman masal dünyası,
3. storybrook,
4.neverland.

şimdi biraz konuya girersek, karakterlerin tanıtılması hadisesi tam hızla giderken kaptan kanca(hook)' un olaya dahil olmasıyla dizideki taraf sayısı 4'e çıktı:

1. rumple(nasıl yazıldığını hala bilmiyorum) 2. quenn'in annesi(onun da adını unuttum amk) ve kaptan hook.
3. pamuk, charming, emma, henry vs...
4. queen' im (aşığım hatuna).

bu dört grupta açıkçası iyi kötü ayrımı yapamıyorum. belki emma'ın grubu iyi denebilir. ama diğerlerinin taraflarını bu saatten sonra yapacakları belirleyecek. mesela kaptanla regina' nın annesinin dahil olması regina' yı bazı durumlarda emma ve tayfasının tarafına çekebilir. rumple' ın ise magic-power ilişkisinden yola çıkarak pek diğer gruplara dahil olacağını düşünmüyorum.

storybrook'ta ise emma ve pamuk' un masal diyarına göçünden sonra charming, tam bir dede moduna girdi ve kendini şerif ilan etti.
artık son cümlelerime gelirken merak edilen en önemli konudan bahsetmek istiyorum.

henry' nin babası kim?

senaristler büyük sürpriz yapmazsa baelfire( rumple'ın oğlu). çünkü emma' nın henry' ye söylediği yalanı hatırlayın. babanın itfaiyeci olduğunu söyledi. baelfire--> fire-ateş, itfaiye. bağlantıyı artık kurabilirsiniz.
--spoiler--

şimdilik yazacaklarım burada bitiyor. 3-5 bölüm sonra yine yazacagim umarım. iyi seyirler...

google drive

daha önce dosya depolama servisi kullanmamış biri olarak çok sevdiğim fakat yorumlardan sonra tırsmaya başladığım uygulama.

aslında endişeleri haklı bulmuyor değilim fakat bilgisayardaki fotoğraflara olabilecek her şeyden ben sorumlu olacağımdan dolayı bunları koruma ihtiyacı duyuyorum ve sürekli gmail ile ilişkili biri olarak uygulama bana çok kolaylık sağladı. yani uygulamayı google ile içli dışlı olanlara tavsiye derim.

bununla birlikte bir problemim var. google chrome' dan maillerime giriyorum, sayfa türkçe. sonra drive' a geçiyorum, sayfa italyanca oluyor ve bunu düzeltemiyorum. eğer yardımcı olabilecek biri varsa yardımlarını rica ediyorum.

halı sahada kaleci olmak

uzaktan şutlarla alakalı pek derdi olmayan benim için pek problem olmayan olay. hatta kendimi o kadar kaptırdım ki nike kaleci eldiveni aldım. fakat kötü yanları da olabiliyor. mesela kaleciyken sakatlanmak gibi... (bkz: halı saha maçında sakatlanmak)

gece gece entry silen moderatör

gündüzleri entry silmediği, geceleri entry sildiği için laf edilen moderatör. kimseye yaranamazsın bu sözlükte hocam. benden söylemesi.